Bir çalışmayı paylaşarak konuya açıklık getirmek istiyorum. Bu konuda çalışmayı yapan Otto Heinrich Nobel Ödülü almıştır.
Kanser hastalarının damarından şekerli bir su verildikten sonra sintigrafi çekik. Şekerli su vücudu dolaşır; ama sadece kanserli hücrelerin olduğu organa yerleşir.
Sintigrafi cihazı filmi çektiğinde bu organlarda şekerin tutulduğunu gösteren özel bir parlaklık hangi organda yoğunlaşmışsa o organ için kanserli hücrelerin varlığını kanserin aktif olduğunu öğrenmiş oluruz. Çünkü kanser hücresi hızlı enerji kaynaklarına bağımlıdır. Şeker bu ihtiyacı karşılamak için biçilmiş kaftandır. Bu test ile kanserin hangi organlara sıçradığını bulmak için kullanılır.
Biz bu çalışmadan ne anlamalıyız?
Kanser hücreleri inanılmaz derecede hızlı bölünürken, şekere ihtiyaç duyar. Bulabildiği şeker miktarının artması daha fazla bölünebilme ve çoğalabilme fırsatı demek olur.
Bu bilginin bilimsel anlamda ispatını gösteren çalışmaları ilerleyen yazılarımda paylaşacağım sizlerle.
Bu gerçeğe rağmen, şekerli gıdaları tüketmenin masum olabileceğini düşünebilir misiniz?
Vücudumuzda bu kötü hücrelerin çoğalmasına neden olan şekerin, çocuklarımızın en ciddi hastalık kaynağı iken,
biz şeker ile kandırılan bir nesil yetiştirdik
ve ne yazık ki sonuçlarını da olumsuz bir şekilde aldık.
Bir ayda tüm ülke 1 ya da 4 kez doktor muayenesine ihtiyaç duyuyor.
Almanya Jena Üniversitesi‘nde Michael Ristow‘un solucan deneyi:
Solucanların bir kısmına şekerli bir diyet, diğer kısmına şekersiz bir diyet veriliyor. Şeker tüketiminin solucanlarda ömrü %20 azalttığı tespit edilir.
Sağlıkla Kalınız.